İslâm'da Olumlu Düşünmenin Önemi
Dinimizde iyi ve olumlu düşüncelere sahip olmak, sadece zihinsel bir süreç değil, insanın Allah katındaki manevi makamını da belirleyen bir sırdır. Kalp ilahi aşkla hizalandığında Hak'tan aldığı güzellikleri bir ayna gibi çevresine yansıtır.
İslâm'da Olumlu Düşünmenin Derin Manası
1. Düşünce, Varlığın İlk Tohumudur: İslâmi Tasavvufa göre varoluşun ilk basamağı düşüncedir. Evren ve yaradılan herşey bir düşünceden ibaretti. Allah'ın "kün" yani "ol" emri ile varlık vücut buldu.
Allah yaradılanlar arasında sadece insana düşünme ve gerçekleştirme kudretini verdi. İnsanlığın günümüzdeki üretim ve yaratım gücü önceki medeniyetler için sadece hayaldi. Düşüncelerin varlığa dönüşmesi bir mucize gibi algılansa da her düşünce bir gün varlığa dönüşecektir ve bu kesindir. İbn-i Arabî bu sırra şöyle değinir:
“Kul, kalbinde neyi tasavvur ederse, Hak ona o surette tecelli eder.” Yani Hak, bir ayna gibi kişinin özündeki gerçekliği kişiye gösterecektir. Yaşadığımız tüm deneyimler dünyayı algılayış şeklimize göre şekillenip suret bulacak ve karşımıza çıkacaktır. Bu söz, düşüncenin sadece psikolojik ve zihinsel değil, kozmik bir etkisi olduğunu da gösterir.
2. Hüsn-ü Zan: Kalbin Güzeli Çağırması
İslâm dininde “hüsn-ü zan”, her olaydaki iyiyi görmektir. Allah'a kalpten inanan bir insan yaşadığı deneyimlerin gelişimi için bir ders olduğunu bilir ve zahmetteki rahmeti görmeye odaklanır.
Hüsnü zan yani iyiyi düşünme, kalp temizlendikçe açığa çıkar. Kalp ibadetler ve zikirle temizlenerek iyiyi doğal olarak görür. Kişi iyiyi ve güzeli gördükçe dünyaya bakışı değişir. Psikolojik ve zihinsel açıdan güçlenir. Dünyadaki kötülükler iç huzurunu etkilemez. Kalp artık dış dünyanın gürültüsüyle uğraşmaz. Kişi olaylara tepki veren olmaktan çıkıp izleyen ve teslim olan konumuna geçer. Kalp güven ve teslimiyetle huzur bulur.
Bir sufi dünyayı kalbinin renginde görür. Ona göre boş ve anlamsız hiçbirşey yoktur. Her olayda bilinmeyen bir hikmet vardır. Gerçek iman sahipleri her olaydaki iyiliği görür. Kötü düşünenler kendi cehennemini yaratırken; iyi düşünenler, daha bu dünyada cenneti yaşamaya başlamışlardır.
Tasavvufi yaşamı, örnek kişiliği ve insan sevgisi ile tüm dünyayı etkileyen Mevlânâ, iyi düşünmenin önemini şu sözle vurgular:
“Güzel düşünen, güzel görür. Güzel gören, hayatından lezzet alır.”
3. İyiyi Seçmek İnsanın İçsel Savaşıdır
Tasavvuf öğretilerinde “olumlu düşünmek”, nefse karşı verilen sessiz bir cihaddır. Kişi, yaşamının her anında ve evresinde iyi ile kötü arasında bir seçim yapmak zorunda kalır ve nefs kişiyi daima kötülüğe yönlendirir. Nefs olumsuzu büyütür. Şüphe, kaygı, korku ve kıskançlık üreterek kişiyi olumsuza yönlendirir.
Sadi-i Şirazi şöyle der:
“Kalbin aynası paslanırsa, hakikat suretini göremezsin. Pası silen şey, güzel düşünmektir.
Bir başka deyişle: olumluyu düşünmek, kalbi arındırır. Kalbi saflaşan insan, ilahi hakikatleri daha berrak görür. İlahi lütuflara erişmek ve Allah'a ulaşmak yalnızca güzel düşüncelerle mümkündür.
4. Her Düşünce Sessiz Bir Duadır
Tasavvufta güzel düşünmek, dua etmek kadar önemlidir.. Zira aklımızdan geçen düşünceler, “enerji” formunda evrene yansır. Bu yansıma enerji formunda kendi gerçekliğimizi etkiler.
Yani kötü düşüncelerle yaşamak, aslında kendine kötü dualar etmek gibidir. Bu yüzden sufiler “susmak” kadar “iyi düşünmek” üzerinde de sebatla durur.
5. İyi Düşünmek: Allah’ı Güzellikte Görmektir
Tasavvufun özü, Cemal tecellisini, yani Allah’ın güzellik yönünü fark edebilmektir. Allah'ın güzel yönünü farkeden bu bilinçle güzelleşir. Bunu görmek içinse kalbin gözü açık olmalıdır. Kişi zikir ve ibadetle, İlahi alandaki üst frekanslara geçtikçe iyi düşünmeye ve huzura ermeye başlar.
Abdülkadir Geylânî der ki:
“Kalbini temizle ki, Hak orada tecelli etsin. Kirli kalpte nur parlamaz.”
Zikir ve ibadetle temizlenen bir kalp iyi düşüncelere ayna olur. İyi düşünceler iyi eylemleri, iyi eylemler ise iyi sonuçları doğurur. Kişi her zorlukta iyi ve güzeli seçtikçe, sabır ve sevgiyle mücade ettikçe hayatı yavaş yavaş güzelleşir. Kişi İlahi nurlarla aydınlanır. Bu nur, sadece insanı değil, çevresindeki herkesi aydınlatır.
Mevlânâ’nın şu cümlesiyle bitirelim:
“Sen düşünceden ibaretsin; geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünür Gülistan olursun; Dikenlik düşünür dikenlik, Düşüncen neyse, sen O’sun sen.”
Şimdi tüm yorgunluklarını Allah'a döküp, zihnini kalbini ve ruhunu arındırmanın vakti. Kendini imanla besle ki; düşüncelerin güzelleşsin Düşüncelerini güzelleştir ki, hayatın güzelleşsin....Daha fazla ilham verici içerik için okumaya devam et!
