Sıradan Günleri Sıradışı Yaşamak

Sıradan Günleri Sıradışı Yaşamak

Günlük hayat çoğu zaman sıradan kısır bir döngü gibi gelir: uyan, giyin, işe git, işleri hallet, eve dön… Gündelik bir dizi işin sırada beklediği, hep bir sonraki adımı beklediğimiz  ve hiç bitmeyecek gibi görünen görevler...  evet yaşam bunlardan ibaret... birçoğumuz bu döngülerin içinde kaybolmuş gibi hissediyoruz... 

Modern hayatın dinamik ve yorucu döngüsünde kaçırdığımız ve kaybettiğimiz en önemli şey içsel mutluluğumuzdur. Hep daha hızlı, hep daha iyi, hep kazanan olmak bazı şeyleri feda etmemize sebeb olur. Bu vazgeçiş özümüzde var olan yaşama sevincinin yavaş yavaş sistemin potasında erimesidir.

Yaşam hiçbir zaman sıradan değildir...Hayat yaşamaya değer güzelliklerle doludur. Hızlı yaşamak hayattaki küçük ama değerli anları görme yeteneğimizi yavaş yavaş  köreltir. Parlak ekranlar, renkli vitrinler, paketlenmiş mutluluklar bize  özenle sunulduğundan beri, insanlar bir yarış halinde daha çok kazanmaya ve daha çok harcamaya başladı. Bunun sonucunda  Yaşam hızlandı, zaman kısaldı, içsel tatminimiz kayboldu. Hepimiz hız ve nesne dünyasında yaşamı renkli nesneler ve para ekseninde değerlendirmeye başladık..

Birçoğumuz zaman hızla geçiyor. Sanki günler, aylar  hızlandı gibi hissediyoruz. Anlık tüketim nesneleriyle ruhumuzu ve zihmizi susturmaya çalışıyoruz. Bunların verdiği keyif kısa sürdüğü için hep bir sonraki adımı ve bir sonraki haz nesnesini kovalıyor. Doğamızdan ve içsel ritmimizden uzak yaşıyoruz. Sonuç aldıkça mutsuzlaşan, derin mutlulukları ve içsel dengeyi kaybeden insanlara dönüşüyoruz. Böyle bir döngüde yaşayan bir insanı sahip olduğu nesnelerden ayırdığımızda mutsuz, çaresiz ve içi boş bir gerçeklik kalacaktır.

 Tatmin edici bir yaşam sürmediğimiz için zaman kısalmış gibi hissediyoruz. Aslında zaman kısalmıyor. Sadece içsel olarak bizi tatmin eden anları yavaş yavaş kaybediyoruz.  Her günü anlamlı kılan  küçük mucizeler yerini lüksün ve paranın satın alabileceği mutluluklara bırakıyor. Satın alabileceğimiz birçok haz  nesnesi varken, kimse sahip olduğu küçük güzellikleri farketmiyor.

 Halbuki asıl önemli olan, bu sıradan anları özel kılmaktır. Yaşam şu andır ve şu an yaşanmalıdır. Bu nedenle tüketim odaklı bir yaşam yerine severek yaşayacağınız, anları hissedeceğiniz, yeteneklerinizle ve kişiliğinizle uyumlu yaşam modelini seçin ve  Parayla satın alamayacağımız mutlulukları farketmeye başlayın. Hep bir sonraki lüks tüketim ürününe odaklanarak yaşamayın bizzat yaşamınızdaki güzellikleri farkedin... Kendinizi yeni bir araba, yeni bir ev, yeni bir kıyafet yada pahalı bir ürünle değil deneyimlerle şımartın. Dostlarınızla bir kahve, küçük bir gezi, yeni bir eğitim, doğada bir yürüyüş, kütüphaneleri gezmek, yeni kitaplar okumak, ibadete başlamak...gibi yaşama ve ruhunuza dokunan anlar çoğaldıkça mutluluğunuz artacaktır. Yaşamı sıradanlaştıran tüketim döngüsünden kurtulup sıradışı anların güzelliğini keşfedin. Mevsimlerin ve doğadaki renklerin değişimi, sıcak bir kahvenin kokusu, dolabınızdaki tertemiz kıyafetlerin ve sıcak yemeklerin paha biçilemez olduğunu anlayın. 

 Evet para kazanın evet tüketin fakat bunlar gerçekten mutluluğunuza ve gelişiminize katkı sağlasın. Tüketim döngüsü sizi tüketmesin tam tersi tükettiğiniz her bir nesneyi anlamla ve ilhamla seçin ki sizin için neşe ve enerji kaynağı haline gelsin. Sizi tüketen bir sistemde, kendinize özgü yetenekleriniz, seçimleriniz ve yaşam biçiminizle sistem size hizmet eder hale gelsin. 

Modern hayatın içinde daha seçici ve bilinçli tüketerek, nostaljik çağların mutluluk ritüellerini hayatınızda entegre ederek, doğaya yakın olarak, ibadet ederek, şükrederek,  deneyime ve öğrenmeye yatırım yaparak içsel tatmini sağlamak ve  yaşamı sıradışı hale getirmek mümkün....Unutma kendin için en iyisini seçeceğin mutlu bir hayat bir seçim uzağında