İstanbul'da Bir Aşk Masalı : Leyla ve Can

İki yabancı, kader onlari İstanbul'da karşılaştırır. Çay ocağından kitaplara oradan dillere pelesenk olan Leyla ve Can hikayesi...

İstanbul'da Bir Aşk Masalı : Leyla ve Can
Zorluklara karşı direnmek gerçek aşkı ortaya çıkarıyor.
reklam

Bir aşk hikayesi: Leyla ve Can 

İki seven kalp ve sonunda ...

  Bir zamanlar, İstanbul’un kalabalık ve renkli sokaklarında, iki yabancı yaşardı. Biri, Boğaz’ın serin sularına her sabah bakan, küçük bir çay evinde çalışan Leyla; diğeri ise şehrin tarihini kitaplara işleyen, sessiz bir yazar olan Can. İkisi de birbirlerinin varlığından habersiz, aynı şehirde, aynı gökyüzü altında yaşarlardı.

   Leyla, çay evinde her gün yüzlerce insanla karşılaşırdı. Kimi hüzünlü, kimi neşeli, kimi ise aşkı arayan… Ama hiçbiri onun kalbine dokunmazdı. Can ise, şehrin sessiz kütüphanelerinde, tarihin tozlu sayfalarında kaybolmuş, gerçek dünyadan uzaklaşmıştı. Ta ki bir gün, kader onları aynı sokakta buluşturana kadar.

reklam
reklam

    Bir sonbahar akşamı, İstanbul’un ara sokaklarında hafif bir yağmur başladı. Leyla, işten çıkmış, evine dönmek üzereydi. Can ise, yeni bir kitabı için ilham arıyordu. İkisi de aynı sokakta, aynı anda bir şemsiye altına sığındı. İlk bakışta bir şey olmadı. Ama sonra, göz göze geldiklerinde, zaman durdu sanki. Leyla’nın gözlerinde İstanbul’un ışıltısı, Can’ın gözlerinde ise şehrin derin sessizliği vardı.

      O akşam, birlikte bir çay içtiler. Leyla, Can’a şehrin gizli hikayelerini anlattı; Can ise Leyla’ya kitapların büyülü dünyasını. Her geçen gün, birbirlerine daha da bağlandılar. Birlikte Boğaz’da vapur gezilerine çıktılar, Galata Kulesi’nin altında kahve içtiler, Süleymaniye’de gün batımını izlediler. İstanbul, onların aşkına tanık oldu.

  Ama her masalda olduğu gibi, bu aşkın da bir sınavı vardı. Can’ın geçmişinden gelen bir mektup, onu şehirden ayrılmaya zorladı. Leyla ise, İstanbul’dan ayrılamayacağını biliyordu. Ayrılık günü geldiğinde, Can, Leyla’ya bir kitap bıraktı. Kitabın içinde, onların hikayesi yazıyordu. Ve son sayfada şu cümle vardı: “İstanbul seninle güzel, Leyla. Döneceğim.”

     Yıllar geçti. Leyla, her gün aynı sokakta, aynı şemsiye altında bekledi. Can ise, dünyanın öbür ucunda, kalbinde İstanbul’un hasretiyle yaşadı. Ta ki bir gün, sonbahar yağmurları yeniden başladığında, Can, o sokakta belirdi. Ve o an, İstanbul’un sokakları yeniden aşkla doldu.

    İşte böyle, İstanbul’un büyülü sokaklarında, iki kalp kavustu.Onların aşkı, şehrin her köşesinde bir masal olarak anlatıldı durdu yıllarca.