Evrenin Mucizelerini Farket!

İçinde yaşadığımız dünya ve evren her an yenilenen sistemiyle bir yaradılış harikasıdır. İnsan üstü bir zekanın ürünü olan bu muazzam sistemin içinde bilinen ve henüz keşfedilemeyen birçok gizem saklıdır. Eğer doğru bir bakış açısıyla bakarsak yaşadığımız evren ve insan bir mucizedir. Mucizelere sahip çıkmak ise insanın görevidir. Bu muhteşem sistemi daha iyi anlamak için okumaya devam et.

Evrenin Mucizelerini Farket!
reklam

İçinde yaşadığımız gezegen, keşfedilebilmiş ve henüz keşfedilemeyen birçok sırrı ile yaradanın yüksek zekasını ve güzelliğini bizlere tanıttığı; fizikötesi bir sanatçının varolan en değerli, en yüce sanat eseridir. Mucize gezegenimiz dünya bizi koruyan, besleyen, doğal güzellikleriyle bize ilham kaynağı olan bir şaheserdir. Eğer biz dünya ile etkileşimimizi kaybederek onu bilinçsizce kirletiyor ve önemsemiyorsak kendimizle olan bağımızı da kaybetmişiz demektir. Dünyayı ve onun muhteşem dengesini daha iyi öğrenerek bu dengeyi korumak ve sürdürmek hepimizin en önemli görevidir.

Sanayi devrimi ile başlayan ve günümüzde en yüksek seviyeye ulaşan tüketim çılgınlığı ve insanın açgözlülüğü dünyanın dengesini giderek bozmaktadır. Doğadaki insan artığı ve çöp yükünün oldukça arttığı ve doğanın bunu bize açıkca gösterdiği bir dönemdeyiz.

Sanayi devrimi ile başlayan aşırı fosil yakıt kullanımı dünyanın her geçen gün daha çok ısınmasına sebeb oluyor. Bu durumun şu an gördüğümüz etkileri mevsimlerin değişmesi, yeryüzünü besleyen yağışların azalması, buzulların erimesi, birçok canlı türünün yok olması gibi insanoğlunu doğrudan etkilemeyen durumlar gibi görünse de eğer önlem alınmazsa ilerleyen dönemlerde yeryüzü açlık, susuzluk ve büyük bir kıtlıkla karşı karşıya kalabilir.

Bu nedenle daha iyi bir gelecek için mutlaka bazı önlemler alınmalı. Öncelikle insanlar bireysel olarak bu konuda duyarlı olmalı ve bilinçlendirilmelidir eğer hepimiz kişisel olarak bu duruma karşı çıkar ve sistemin bize dayattığı tüketim ürünlerine para harcamayı bırakırsak sistem daha fazla dayanamayacaktır. Unutmayalım bir insan eğer sorumluluk alabiliyor, kendisi ve çevresi için en faydalı, en doğru seçimi yapabiliyor ve yeterince inanıyorsa dünyayı değiştirebilir. 

reklam
reklam

İçinde yaşadığımız dünya gezegeni tüm canlıları besleyen ve koruyan, muhteşem bir sistemle yaradılmıştır. Bu sistemde doğanın tüm canlılara, tüm canlıların da doğaya katkısı vardır. Toprak bitkileri besler, bitkiler inek, koyun, keçi ceylan...gibi otla beslenen hayvanları, otobur hayvanlar da aslan, kaplan, kurt, tilki...gibi et yiyen hayvanları besler. Doğanın çöpçüleri olan ayrıştırıcılar ise doğadaki ölmüş canlılar ve sebze artıkları ile beslenirler ve bir yandan doğanın temiz kalmasını sağlarken diğer yandan da toprağa bitkileri besleyen mineralleri geri kazandırarak, toprağın kalitesini artırırlar. Yeryüzündeki en büyük su kütleleri olan okyanuslar ve ağaçlar devamlı oksijen üreterek nefes almamızı yani canlılığın devamını sağlar.

Dağlar yeryüzünü bir kale gibi tehlikelerden, büyük fırtınalardan ve felaketlerden korur. Evimizin kolonları ve evi nasıl sağlamlaştırıyor ve sarsıntıdan koruyorsa dağlarda aynı şekilde yeryüzünü korur. Dağların gördüğümüz kısmından çok daha büyük kökleri yeryüzünün kilometrelerce aşağısına doğru iner ve bir duvar gibi yeri sağlamlaştırır. Eğer dağlar olmasaydı magmanın sebeb olduğu yerin tüm sarsıntılarını hissedecek ve sürekli depremlerle yaşamak zorunda kalacaktık. Dağlar birçok kaliteli maden ve taş içerir. Bu mineraller hem toparağı besler. Hem de insana hizmet edecek birçok işte kullanılır.

Dağlar aracılığla yerin en alt tabakası olan magmadaki lavlar dışarı atılarak volkanik patlamalar gerçekleşir. Bu patlamalarla büyük bir depremle yeryüzünün aniden çökmesi engellenmiş olur. Dağlardaki büyük taş kütleleri rüzgarlarla aşınarak zamanla toprağa dönüşür ve toprak oluşumuna katkı sağlar. Dağlardaki kaliteli oksijen seviyesi ve yüksek rakım insanın sezgisel özelliklerini güçlendirerek ruhsal dünyasına katkı sağlar.

Canlıların doğayla olan bu eşsiz uyumu sürekli bir döngü halinde devam eder. Bu sistem de en ufak bir aykırılık yoktur. İşe yaramayan, fayda vermeyen hiçbir varlık yoktur. Bütün canlılar birbiriyle etkileşim içinde ve doğayla en uyumlu şekilde yaşar. Bu sistemde aykırılık çıkaran ve başkaldıran tek canlı insandır. İnsanın aykırı ve farklı olmasının sebebi ise bu dünyanın da üstünde yeteneklerle donatılmasındandır. İnsan aklı, zekası ve bilinci olan, yaratıcıyla özel bir bağ kurmak, onu tanımak ve daha yüksek bir bilinç seviyesine ulaşarak yaradanı temaşa ederek yaradanın yarattığı mucizelere aynalık etmek için adeta küçük bir tanrı gibi muhteşem bir ruhsal ve zihinsel bir kapasiteyle donatılmıştır.

Günümüzde büyük bir mucize olarak gördüğümüz evrenin ve  maddi alemin yaradılma sebebi insanın ruhunda var olan Allah'ın özüdür. Allah kendi özünü insanoğluna üflemiş, kendi zatındaki güzel özelliklerinden ve kabiliyetlerinden insanoğluna da ihsan etmiş ve adeta bizlere küçük birer yaratıcı rolü vermiştir dolayısıyla Evrendeki yaratım gücüne sahip tek canlı insandır. Burada şunu iyi anlamalıyız ki; bizlere bu gücün verilmesinin en önemli sebebi Allah'ı tanımak, bu özelliklerin aslında bize değil Allah'a ait olduğunu anlamak ve üstünlük çabası içine girmeden, yeryüzünde yaradılan her varlıkla eşit olduğumuzun bilincinde olarak, Allah'ın bizim yaradılış amacımıza en uygun şekilde belirlemiş olduğu yoldan ilerlemektir.